25 Ağustos 2007 Cumartesi

PKK 'ya çarpık düşünce

Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt 12 Nisan 2007 günü yaptığı konuşmada şöyle demeye getirmişti: biz PKK ile savaşıyoruz ama içerideki bazı odaklar etkinlikleri ile PKK’yı cesaret veriyor.

Peşinden "Cumhurbaşkanlığı seçiminde askerin taraf olduğunu net olarak ifade eden" 27 Nisan 2007 e-muhtırası geldi. Türkiye askeri bir ara rejim yaşamaya, bu ara rejimde de yeniden demokrasiye ulaşabilmek için "erken seçim" modeli kurmaya başladı.

Daha sonra "ara rejimin" yeni bir kanıtı olarak 8 Haziran 2007 muhtırası geldi. Askerin hedefi bu kez terör olayları ve bu terör olaylarına bilerek ya da bilmeyerek "düşünceleri" ile destek veren kişi ve kuruluşlar.



Türkçesi pek de iyi olmayan yeni muhtırada "aynen şöyle deniyor:
"Ortaya çıkan ve giderek artan terör eylemleri, bu tür düşüncelerin ve bunları dolaylı veya doğrudan destekleyenlerin çarpık düşüncelerinin çok açık bir göstergesi olduğu şüphesizdir.

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir."

İki üç gündür köşe yazarları söz konusu e-muhtıradaki "çarpık düşünce" ve "kitlesel karşı koyma refleksini" kavramlarını tartışıyorlar.

Öncelikle söyleyeyim, AKP Cumhurbaşkanlığı seçiminde daha uzlaşmacı davransaydı, insiyatifin askerin eline geçmesini önlerdi.
Asker ise şu anda haddinden fazla "siyasete" ağırlığını koymaya başladı. İşin doğrusu asker sivil kurumlara müdahaleyi "demokrasiyi derinden zedeleyecek" şekilde abartıyor. Oysa Türkiye şu anda asla bir ara rejimi haketmiyor..

Ayrıca bir ara rejimde bile bırakın askeri herhangi bir kurumun "insanları protesto için sokağa dökülmeye" davet etmesi çok tehlikeli bir davranış.

Biraz kalabalıkların psikolojisi bilen böyle kitlesel reflkeslerin, biraz kışkırtma biraz duygu bombardımanı ile nasıl sonuçlar doğurabileceğini de bilir.



Unutmayın sadece Ahmet Kaya yazılı t-shirt giydi diye iki gencin tekme tokat dövüldüğü, "köpekler" sözü yanlış anlaşıldığı için neredeyse iki gencin linç edilmekten zor kurtarıldığı günlerde yaşıyoruz.

Birçok kişi, eğer gerekli gaz verilirse, her an karşı saldırıya geçmeye, cam çerçeve indirmeye hazır... Bir de bu ortamda asker "refleksini göster" derse herkes ne anlar dersiniz?..Haydi Başbakan ya da Cumhurbaşkanı dese neyse ama söyleyen asker, olunca Türk halkı için daha başka bir anlam taşıması normal değil mi?

Gelelim "çarpık düşünceye."

Nuh Gönültaş geçtiğimiz hafta Bugün gazetesinde "erler savaşıyor, subaylar nerede" başlıklı bir yazı yazdı. Bu yazıdan bir paragrafı aynen aktarıyorum:

"...Bu arada PKK belasının 12 Eylül darbesinin ürünü olduğunu unutmamak lazım! PKK ile mücadelede başarısızlık doğrudan doğruya PKK ile mücadelede kullanılan askerlerle de çok ilgili. Muharebe subay işidir. Ama erler savaştırılıyor, yedek subaylar savaştırılıyor. PKK ile mücadelede subaylarımız nerede?"

Bu ne demek şimdi? Subaylar savaşmaktan kaçıyor, cepheye rütbesiz askerler sürülüyor mü demek? Bilerek hem de!...Kanıt?



Daha çok "şehit er" haberi geliyor ya doğudan...Herhalde Gönültaş Türk askerini zayıflatmak, moralini bozmak için oluşturulan propaganda söylencesini yazısına altlık yapıyor. Er’in çok olduğu yerde er şehit olasılığının da fazla olması normal değil mi? Subay kaybının er’den fazla olduğu bir savaş anımsayan var mı?

Bir gün sonra gelen "şehit yarbay" haberi karşısında ne düşünüldü acaba? Tahminen Genel Kurmay, şehit er haberlerinin arasına ortalığı yatıştırmak için bir kaç da yarbay sıkıştırmıştır" diye düşünülmüştür değil mi?

Yazık! Böyle düşünülüyorsa gerçekten çok yazık. "Subay az, er fazla: bu yanlış strateji" kararı sadece şehit haberlerine göre nasıl verilebilir? Başka askeri stratejilere, sayısal kanıtlara da bakmak gerekmez mi?

Gönültaş’ın düşüncesi bu haliyle e-muhtırada sözü edilen "çarpık" düşünceye örnek oluşturuyor Bu çarpık düşüncenin göz göre teröre destek verdiğini söylemek de pekala mümkün...
Nasıl mümkün olmasın..Bu düşünce yerleşirse tam da savaşın ortasında Türk askerinin elini zayıflatmaz mı? Doğuda PKK ile savaşan askerlerin ana-babalarını tedirgin edecek bir işlev üstlenmez mi?

Unutmayalım, "Ulusal Güvenliğe" zarar veren iletişim, özgürlüklerin demokrasinin beşiği ABD’de bile anayasal koruma altında değil..

Kritik Köşe yorum
Akpet'in yeni başlayan Haluk Bilginerli reklamını görünce insan Ali Şen'li Alpet reklamının değerini anlıyor değil mi?

Anket Yorum
Geçen hafta 25 bin okurum anketimize katıldı. Sonuçlar ilginç..% 72 diyor ki liselerde mescid açılsın, öğrencilere namaz özgürlüğü sağlansın.. % 26'nın yanıtı hayır, açılmasın. % 2 ise kararsız..

Türk insanı özde laik, cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı, demokrasiyi özümsemiş bir insan türü zaten..Ancak parazit yapanlar sayesinde türüne uygun medeniyet seviyesine ulaşamıyor hepsi bu..

Hiç yorum yok: